1857 yılında ABD’nin New York kentinde, bir tekstil fabrikasında çalışan yaklaşık 40 bin kadın işçi, daha iyi çalışma koşulları talebiyle greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırmasının ardından, kadın işçiler fabrikaya kilitlendi. Çıkan yangında 120 kadın işçi hayatını kaybetti. Onların verdiği mücadele, kadın işçilerin haklarını savunma yolunda bir simge haline geldi.
Bugün, aradan geçen yıllara rağmen, kadınlar hâlâ iş hayatında büyük engellerle karşı karşıya. Ücret eşitsizliği, işyerinde ayrımcılık, güvencesiz çalışma koşulları ve mobbing, kadın emekçilerin en büyük sorunlarından olmaya devam ediyor. Evde, denizde, fabrikada, tarlada, plazalarda ve atölyelerde emek veren kadınlar, toplumun bel kemiğini oluşturmasına rağmen hak ettikleri değeri göremiyor.
Kadın emeğinin sömürülmesine ve işyerinde şiddet ve tacize karşı durmanın en önemli adımlarından biri, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasıdır. Ancak, Türkiye henüz bu sözleşmeyi imzalamadı. İşyerlerinde güvenli ve adil bir ortam sağlanması için bu sözleşmenin bir an önce yürürlüğe girmesini talep ediyoruz.
TDS olarak, kadın işçilerin haklarını savunmaya, daha adil bir çalışma hayatı için mücadele etmeye kararlıyız. Eşit işe eşit ücret, insanca çalışma koşulları ve cinsiyet temelli ayrımcılığın son bulduğu bir dünya istiyoruz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor, işçi kadınların mücadelesini saygıyla selamlıyoruz!
