9 EYLÜL KEMALİST PLATFORMU’NUN YAPTIĞI TOPLANTIDA ŞEHİR HATLARI ŞUBESİ MALİ SEKTERERİ ZAFER KOCAOĞLU KONUŞMA YAPTI

9 Eylül Kemalist Platformu’nun İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümünde yaptığı toplantıda Şehir Hatları Şubesi Mali Sekreteri Zafer Kocaoğlu işçi sınıfının günümüzde yaşadığı sorunlara ilişkin konuşma yaptı.

Konuşma metni :

“ Sözlerime Mustafa Kemal Atatürk’ün bundan 102 yıl önce, 1 Aralık 1921 tarihinde yaptığı meclis konuşmasından bir bölüm paylaşarak başlamak istiyorum:

“… Biz hayatını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan emek erbabıyız… Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız. Dolayısıyla her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde biz bu hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını emek harcamadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içinde yeri yoktur, hakkı yoktur. İnsan ancak çalışmakla insan olur (…)”.

Değerli Katılımcılar;

Bugün bu toplantıda, yaşamak için çalışan; çalışmaya mecbur olan işçileri ve emekçileri temsilen bulunmaktan onur duyduğumu belirtmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün, bir asır önce söylediği sözlerin bugün de geçerliliğini koruduğuna; toplumsal düzenin emek ve hukuk üzerinde temellenmesi gerektiğine yürekten inanıyorum.

Ne var ki bugün, emeğin güncel durumunu tahlil ettiğimiz zaman, karşımıza çalışan fakat hakkını alamayan, çalışacak bir iş bulamayan, yıllarca bu ülkenin kalkınması için emek verip emekli olduktan sonra açlık sınırının altında kalan maaşlarıyla yaşamaya çalışan milyonlar çıkıyor.

Halkımız işçisiyle, emekçisiyle, emeklisiyle bir emek erbabı iken; emeğin haklarının her geçen gün budandığına, yaşam koşullarının kötüleştiğine, refah seviyesinin düştüğüne tanıklık ediyoruz.

Katliam halini alan işçi ölümleriyle; sendikasız, toplu iş sözleşmesiz, grev yasaklarıyla karakterize olan bir çalışma yaşamıyla yüzleşiyoruz.

Bu noktada Türkiye’de çalışma yaşamına, işçi sınıfının yaşam koşullarına ve sendikal harekete ilişkin paylaşmak istediğim birkaç veri var:

  • Türkiye’de işsizlik ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. Geniş tanımlı işsiz sayısı 9 milyonu aşmıştır. Genç işsizlik oranı yüzde 40 seviyesine yaklaşmıştır. Her 100 kadından yalnızca 19’u kayıtlı ve tam zamanlı olarak çalışmaktadır.
  • Bir iş bulup çalışabilenlerin önemli bir bölümü işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığı çalışma ortamlarında ölümle burun burunadır. İSİG Meclisi verilerine göre 2023 yılının ilk yedi ayında 1051 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.
  • Türkiye İstatistik Kurumuna göre yıllık bazda yüzde 47,83 olan enflasyon; ENAG’a göre yüzde 120’leri aşmıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu ve giderek ağırlaşan somut ekonomik koşullar, işçi ve emekçilerin refah seviyelerinin her geçen gün düşmesine neden olmaktadır.                                                          Yüksek enflasyon karşısında alım gücü sürekli düşmekte, temel tüketim maddelerine yapılan zamlar nedeniyle halkın üzerindeki mali baskılar artmaktadır.
  • Son verilere göre ülkemizde yoksulluk sınırı, 40 bine yaklaşmış; açlık sınırı 12 bin liranın üzerine çıkmıştır. Asgari ücretliler ülkesi haline gelen Türkiye’de, ekonomik kriz karşısında yapılmak zorunda kalınan altışar aylık zamlar dahi, asgari ücretin, açlık sınırının altına düşmesini engelleyememiştir.
  • Türkiye’de gelir dağılımı, emek aleyhine bozulmaya devam etmektedir. Emeğin milli gelirden aldığı pay geçtiğimiz yıl sonu itibariyle yüzde 25 oranına kadar gerilemiştir.

Gelir eşitsizliğinin temel sebeplerinden biri olan vergi sistemi, yapılan son düzenlemelerle daha da adaletsiz bir hal almış.

Az kazananın çok, çok kazananın az vergilendirilmesine dayanan mevcut vergi sisteminde, dolaylı vergilere getirilen artışlar, işçilerin gerçek gelirlerinde keskin ve hayati bir düşüşü beraberinde getirmiştir.

  • Emeklilerin durumu da işçilerinkinden bağımsız ve farklı değildir. Milyonlarca emeklinin maaşı, zamların kök maaş üzerinden yapılması sonucu sabit kalmıştır.

Bugün, kök maaşları açlık sınırının üçte biri olan milyonlarca emekli bulunmaktadır. İstanbul Planlama Ajansının güncel verilerine göre evine en düşük emekli maaşıyla iki maaş giren bir ailenin İstanbul’da ortalama bir dairenin kirasını dahi karşılayamadığını göstermektedir.

  • Bundan 100 yıl önce, 17 Şubat 1923 yılında açıklanan İzmir İktisat Kongresi kararlarında, işçilerin sendika hakkının tanınması gerektiği belirtilmişti.

Geldiğimiz noktada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından açıklanan son sendikal istatistiklere göre 16,5 milyona yakın işçinin yalnızca 2,5 milyonu sendikalıdır. Türkiye’de resmi sendikalaşma oranı yüzde 14,46 düzeyinde kalmıştır. Dahası toplu iş sözleşmesi kapsamındaki sendikalaşma göz önüne alındığında bu oran yüzde 8 düzeyine kadar düşmektedir.

  • Uluslararası sendikal araştırmalar, Türkiye’nin işçi hakları bakımından en kötü on ülkeden biri olduğunu ortaya koymaktadır.

Değerli Dostlar;

Tüm bu olumsuz tablo karşısında işçiler, emekçiler ve hatta emekliler örgütlenmeye; haklarını aramaya devam ediyor. Basın emekçilerinden motokuryelere, enerji işçilerinden belediyelerde ve kamu kurumlarında çalışan işçilere kadar her sektörden hak talepleri ve grev sesleri yükseliyor. Emekliler, insan onuruna yakışır bir emeklilik için sendikalaşıyor.

Böylesi bir ortamda bu tarihi toplantı, bizlere emeğin en yüce değer olduğunu hatırlamak, emeğin hak ve özgürlükleri için harekete geçmek, partinin siyasetini emek siyasetine yeniden çekmek için de önemli bir fırsat sunuyor.

Bu fırsatı değerlendirmenin yolu ise, işçi sınıfı ile temastan geçiyor. Bu temasın yukarıdan aşağıya bir örgütlenme formuna değil; işçilerle, emekçilerle, emeklilerle birlikte politika üretme çabasına dayanması gerekiyor.

 

Değerli Arkadaşlar;

Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti ile onun yarattığı değerleri koruma ve geliştirme sorumluluğunun öncelikle,

işçisi, emekçisi, işsizi ve emeklisiyle işçi sınıfına ait olduğuna inanıyorum.

Zira Türkiye işçi sınıfı, halk egemenliğini yeniden tesis etme görevini üstlenecek niceliğe ve niteliğe sahiptir.

Bu bağlamda yine işçi sınıfının; Cumhuriyetin ülkemize kazandırdıklarına sahip çıkmak ve emeğinin hakkıyla değerlendirilmesini sağlamak için, daha kapsamlı ve kararlı bir mücadeleyi hayata geçirmesi gerektiğini özellikle vurguluyorum.

İşçi sınıfının, çalışma ve çalışma dışı yaşamını, bir arada ele alan bir bakış açısıyla, 81 ilin her birinde mahalle mahalle emeği yeniden örgütlemenin gereğini bir kez daha hatırlatıyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. “

özgen uyar
Author: özgen uyar

Paylaşın

Facebook
Twitter
LinkedIn

Diğer haberler

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN!

Bağımsızlık ateşinin yandığı, milletimizin kahramanca mücadelesinin zaferle taçlandığı 30 Ağustos’un 102. yılı kutlu olsun! Başta, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu topraklar için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz. Author: TDS Admin

GENEL BAŞKANIMIZ İRFAN METE’NİN, SENDİKAMIZIN 41. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ MESAJI

Değerli Üyelerimiz, Kıymetli Emekçiler, Türkiye Denizciler Sendikası olarak 41. yılımızı kutlamanın gururunu yaşıyoruz. 41 yıl önce, işkolumuzdaki emekçilerin haklarını savunmak ve çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla çıktığımız bu yolda, bugün de aynı azim ve kararlılıkla ilerliyoruz. Sendikamız, kurulduğu günden bu yana kendi işkolunda lider konumunu korumakta ve bu başarıyı siz değerli

AĞUSTOS 2024 – “AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRI”

TÜRK-İŞ’in, çalışanların geçim koşullarını yansıtan ve (1987’den bu yana her ay) düzenli olarak yapılan ancak Ocak 2022 tarihinden itibaren beslenme kalıbı içindeki besin türlerinin ağırlığı bilimsel görüş doğrultusunda yenilenen (dengeli beslenmek için yetişkinlerin ve çocukların gereksinimini göz önüne alan) bağımsız araştırmasına göre Ağustos, 2024 (sonu) itibariyle; TÜRK-İŞ Açlık Sınırı Endeksi

Bize Ulaşın